ÇEVRE HUKUKU VE İNSAN HAKLARI

1.Giriş
Yaşadığımız dünyada doğaya en aktif şekilde müdahale eden canlı türü olarak insan, çevrenin hem temelini oluştururken hem de ona en çok zarar veren konumdadır. Bu müdahalenin doğaya verdiği zararı en az indirmek ve hatta sıfırlamak için ortaya çıkan hukuk dalı çevre hukukudur. İşte biz de “Yarının doğası bugünden yaratılır” sloganı ile çevre hukukunu sizlere bir yazı serisi ile tanıtmak istedik.

2.Tanım ve Genel Özellikler

Çevre Hukuku bağlamında “çevre” teriminin tanımı, “Hayatın gelişmesinde etkili olan doğal-toplumsal- kültürel dış faktörlerin bütünlüğü” olarak yapılmaktadır. Bu tanımdan hareketle;Çevre kavramı geniş anlamıyla, bir yaşamsal varlığa (insan-hayvan veya bitki) etki eden tüm dışsal etkenler, yaşamsal koşullar olarak tanımlanmaktadır.

Çevre Kanununun 2.maddesi’nde de çevre, “canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam” olarak ele alınmıştır. Çevre hukuku ise, dünya üzerinde yaşayan canlıların hayatları boyunca ilişkilerini kurup devam ettirdiği doğal yaşam alanlarını kapsayan dış ortamı ele alan ve buna yönelik korunma geliştirmeye odaklanan bir hukuk dalıdır.

Diğer hukuk dallarına kıyasla oldukça taze bir hukuk alanı olan çevre hukuku, birçok yönüyle diğer hukuk dallarından farklılaşırken bir yandan da kendine özgü bir stil geliştirmektedir. Çevre hukukunun kendine has özellikleri şunlardır;

– Çevre hukuku, toplumun tüm aktörlerini (devlet, kamusal-özel kuruluşlar, yerel yönetimler,
bireyler) ilgilendirmesi nedeniyle toplumsal ve dinamik bir hukuk dalıdır.

– Hukukun konusu açısından ise genel hukuk alanlarının konusu insan iken çevre hukuku, esasen canlıları ve doğal yaşamı yani çevreyi insandan muhafaza etmeyi ve çevreyi olması gerektiği gibi gelecek kuşaklara bırakmayı amaçlayan bir hukuk dalıdır. Bu yönüyle çevrenin
bölgesel bir toprak parçası ile sınırlı olmadığı ve dünyanın herhangi bir yerinde meydana gelecek olan çevre hasarlarının tüm dünyaya ve insanlara tesir edeceği düşünüldüğünde çevre hukuku, söz konusu amaca ulaşabilmek adına dayanışma felsefesi ile uluslararası bir çalışma ve işbirliğini gerektiren bir hukuk dalı olarak belirmektedir.

3.İnsan Hakkı Olarak Çevre
Birçok nedenden dolayı bozulan ekolojik denge, insanın dünya üzerindeki varlığını tehdit eder hale gelmiştir. Çevrenin sınıraşan bir olgu olması ile bozulan ekolojik dengenin yarattığı tahribat, bölgesel olma aşamasını çoktan geçmiş ve günümüzün küresel sorunlarından biri hale gelmiştir. Bu bakımdan çevrenin korunması bir yönüyle insan yaşamının korunmasına da hizmek etmektedir. Yaşam hakkı, tüm insan haklarının maddi temelini oluşturması bakımından vazgeçilmez ve dokunulmaz bir yapıdadır. Çevre hakkı ise yaşam hakkının bir türevidir.

Çevre hakkına yönelik belirlemeler ve kabuller ise çok yeni olarak uluslarası hukuk arenasında görünür haldedir. Bugünkü anlamıyla, çevre konusundaki uluslararası ve bölgesel düzenlemelerin başlangıcı Birleşmiş Milletler sonrası benimsenen Stockholm Deklerasyonu’dur. Deklerasyon ile kabul edilen en önemli ilkelerden biri şudur: Özgürlük, eşitlik, ve kaliteli bir çevrede onurlu ve yeterli yaşam şartları sağlanmış olarak yaşamak insanların temel bir haklarıdır. İnsan, aynı zamanda, bugünkü ve gelecek kuşaklar için çevreyi koruma ve iyileştirmenin ciddi sorumluluğunu taşır. Türk Anayasası bağlamında çevre hakkı, benzer bir konumdadır. Zira Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın, 56. maddesinde; herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin Devletin ve vatandaşların ödevi olduğu belirtilmiştir.

Öyleyse hem uluslararası düzenlemeler bakımından hem Anayasa bakımından çevre hakkı, sadece bir hak olmamakla birlikte devlete ve vatandaşlara yükümlülük getirecek şekilde düzenlenmiştir.

Özetle;
Çevre hakkı, insanlara sadece sağlıklı ve kaliteli bir çevrede yaşama hakkı tanımamakta böyle bir çevrenin mümkün olabilmesi için toplumun ve devletin üzerine düşenleri var gücüyle yerine getirmesini beklemektedir. Her geçen gün çevresel sorunların arttığı dünyada bu sorunlara kollektif bir çözüm getirmenin ve gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasının önemi her geçen gün fazlalaşmaktadır.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir